Ha mim-La ilahe illallah Muhammeden Resulullah

19.03.2015 12:15

Ha mim-La ilahe illallah Muhammeden Resulullah

Ha Mim de “Ha, Hu” Allah’ı (c.c) temsil eder. Allah’taki (c.c) o “Ha, Hu” kelamının aslı Hazreti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Allahü Teâlâ’nın ismi şerifi ile beraber anılmasının sırlarını taşır. Eski tasavvuf kitaplarında cennet aleminin tariflerinde cennetin her köşesinde Hazreti Peygamber Efendimiz’in(s.a.v.) ismi ile Allahü Teâlâ’nın isminin bir arada yazıldığından bahsedilir. Yani  “La ilahe illallah Muhammeden Resulullah”... Tabi ki bunlar sembolik anlatımlardır. Onların altında başka sırlar vardır. İnşallah onları da açıklayacağız.


Bir insanın İslam olabilmesi için, tam manasıyla tam kemaliyle Müslüman olabilmesi için, Hazreti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) imanın ilk şartı olarak koyduğu “La ilahe illallah Muhammeden Resulullah” kelamını yani “kelime-i şahadeti” getirmesi lazımdır. (Hurûfu mukataalardan) Ha Mim’de; “La ilahe illallah” Ha’nın içerisinde, “Muhammeden Resulullah” ise Mim’de gizlenmiştir. Demek ki zahir manada “Ha Mim” derseniz “La ilahe illallah Muhammeden Resulullah” veyahut da Ha Mim’in manasını bâtın alemde yaşayarak bilir ve söylersiniz, şahitte olmuş olursunuz ki; Eşhedü’yü başına getirirsiniz. “Eşhedü”, şahit oldum ki anlamındadır. İşte o zaman,“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resûlühu” cümlesini tasavvufun ve Kur’ân’ın derinliklerinde “Ha Mim” kelimeleriyle söylemiş olursunuz. Hatta sadece söylemekle kalmazsınız. “Ha Mim”de yaşarsınız, vücut bulursunuz. “Ha Mim”de kaybolursunuz!

Malumunuz kâinattaki bütün insanların hepsi Arapça bilmiyorlar. Biz Kur’ân’ın RAB’ça olduğunu, kâinattaki ortak dilinde RAB’ça olduğunu açıklamıştık.(Bakınız Ledün damlaları Rabbin lisanı) Haliyle “Ha Mim” zikri kâinata dağıldığı zaman orada ne kadar Adem nesli var ise manevi kulaklarıyla veya zahir kulaklarıyla bu kelimeyi duydukları zaman onlarda Hazreti Peygamber Efendimize (s.a.v.) salavat getirirler. Yani Hazreti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sadece yaşadığımız yerküreden değil, bütün kâinattaki mahlükattan, melekut aleminden, cinler aleminden ve canlı cansız diye bahsettiğimiz alemlerden olsun sevenleri vardır. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) duyulan sevginin en meşhur örneklerinden birisi şudur; Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v.) henüz Mescidi Nebevi yapılmadan önce bir hurma kütüğü üzerinde sahabelere uzun süre hitap etmiştir. Mescidi Nebevi’nin yapılmasıyla birlikte sohbetlerine orada devam etmiştir. Bu hale çok üzülen (üzerinden halka hitap ettiği) hurma kütüğü Hazreti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) onu terk etmesinden dolayı lisanı halle ağlamış ona olan sevgi ve özlemini dile getirmiştir.

Bu nedenle diyoruz ki “Ha Mim” kelimesini kâinattaki hangi varlık duyarsa duysun ya da hissederse hissetsin oda beraberinde Kelime-i Şahadet getirir. Onlarda bu sözün içersinde “La İlâhe İllâllah Muhammeden Resulullah” Mübarek kelamının olduğunu bilirler, idrak ederler.

Cafer İskenderoğlu